Zımba Makinası

ZIMBA MAKİNASI

Seyfettin hoca ilk ve biricik torununa çok sevdiği Alis Harikalar diyarında masalından sadece üç sayfa okudu. Meleği derin rüyalara dalmışı bile. Emekli olmadan önce de öğrencilerine sık sık masal okur ve bundan mutlu olurdu. Odanın kapısını usulca kapadı. Şimdi zebanisinin yanına gidecekti. Kim bilir yine neden dır dır edecekti. Tasarım kursuna gideli dırdırı azalmıştı gerçi ama yine de Seyfettin hoca kaçacak yer arıyordu. Çok sürmedi, yeni aldığı zımba çakma makinası bozulmuştu. İlla söylediği marka olacak onu verip yenisi alınacak. Yanına hediyesi bir ton dır dır. Geçen hafta Halit hocadan almıştı. Neyse hem götürür geri veririm hem iki lafın belini kırarım diye düşündü.

 Halit hoca ile aynı okulda çalışmışlardı. O emekli olunca bit pazarı denilen çarşıda dükkan açmış üç beş yıl zorluk çekse de şimdi işini toparlamış,dükkanı tıkır tıkır çalışıyordu. Kendisi de ne iş yaparım diye düşünüp dursa da bir türlü muvaffak olamadı bir iş kurmaya. Yine üç kuruşu denklemek için didinip duruyor ama kimseden de ufacık takdir göremiyordu.

     Bolu’nun tarihi  tabaklar camiinin önünde köylülerin çuval çuval kanlıca mantarı satılmak için dizilmişti. Kanlıca mantarını da çok severdi. Eve götürse  karısı o mantarları zehir ederdi. Çuval çuval kanlıca mantarlarının önünden ağzının suyu aka aka ilerledi. Sıranın sonunda iki çocuk küçükçe bir poşette mantar satıyorlardı. Hem de diğer köylülerin tezgahlarında satılan mantarların yarı fiyatına . Üstelik renkleri daha güzeldi. Sevabım olsun, hem Halit hocanın dükkanında çıraklara  pişirtebilirim diye düşündü. 

Çırağa tarif ettikten sonra başladılar sohbete. Gözü karşıdaki boş dükkana ilişti. Halit Hoca’dan iş kurmada yardım etmesini istedi.  Bana da bir dükkan açalım, hergün sohbet ederiz iyi olmaz mı?

      Ama Halit hoca bir türlü yanaşmıyordu. Hep iş kurmanın ne kadar zor olduğunu anlatıyordu. Seyfi hoca “he tutalım dükkanı, ben de sana destek olurum.” lafını bekliyordu ama çakal bir türlü yanaşmıyordu. Eskiden birbirlerine ne kadar destek olurlardı. Para bozuyordu adamı. Halbuki kendi ne kadar da temiz bir insandı. 

Çırak ta  becerikli imiş meğer. Kanlıca mantarları bu kadar mı lezzetli olur. Ardından tavşan kanı çay yudum yudum boğazından geçerken dükkan fikri iyice pekişti. Karısının dırdırı olmadan bir de hizmet edecek bir çırak. Oh cennet gibi huzur mutluluk. 

  Mutluluk içinde sohbet ederken önündeki bardağın içinde halkaları gördü. Etraf zangırdamaya başladı. Etraftan çığlık sesleri ve kaçışmalar. Deprem oluyor kaçın.

Dükkan tek katlı olduğu için hemen dışarıya kaçtılar. Fakat deprem gibi değildi. Seyfettin Hoca ova boyunca ilerilere doğru baktı. Yerden köstebeklerin topraktan çıkması gibi bir şeyler çıkıyor ve tozu dumana katarak etrafa dağılıyorlardı. 

Seyfi hoca olan gücü ile bağırdı. “Yer yarılıyor, bu deprem değil. Saklanacak yerler bulun.” Fakat kimse dinlemedi. Kendisini kurtarmaya karar verdi. Tezgahın altına saklandı. Nefesini yavaşlamaya çalıştı. Aldım nefesi yavaş yavaş veriyorum. Bir,iki, üç… tezgah örtüsünün altından etrafı gözleyip anlam vermeye çalışıyordu. Yerden fırlayan kısa boylu yaratıklar yakaladıkları insanları aç sırtlanlar gibi yiyorlardı. Yecüc Mecüc aklına geldi. Nihayet set yıkılmış ve her bir yönden insanlara saldırıyorlardı. 

— En iyisi saklanmak ve hiç çıkmamak. Ama eve nasıl gidebilirim. Torunum onlar nasıl acaba? En iyisi iyice saklanıp etraf sakinleyince etrafa bakmak.

Ortalık biraz sakinleyince saklandığı yerden kafasını çıkardı. Daha  güvenli bir yer aramak için etrafta dolaşmaya başladı. Derken onları gördü. Beyaz tenli, kocaman kafalı, iri gözlü yaratıklar etrafındaki diğer canlıları yönetiyorlardı. Hemde söz söylemeye lüzum görmeden. Dizlerinin bağı çözüldü, usulca yere doğru çömeldi. dükkanın duvarındaki zıpkın dikatini çekti. Saklanacak bir yer bulabilirse zıpkın ona güven verebilirdi. Duvardan zıpkını aldı, kurdu depoya doğru ilerlerken zıpkının iğnesi fırlayıverdi. Hay Aksi şeytan, koca kafalı olanlardan birine saplandı. Halbuki tetiğe bile basmamıştı. Halit hocanın adi malları işte. Üç kuruş fazla kazanmak için en adi malları satıyor düzenbaz. 

      Çok geçmeden geldiler, yakaladılar Seyfi hocayı. Nedense onun canını almadılar. Bileklerinden sıkıca yakalayıp sürüklemeye başladılar. Bir tanesi de göğsünden pencelerini geçirdi. Canı çok yanıyordu. Liderlerine götürdüler. Onlardan birini hallettiği için tehdit olduğunu düşünüp beni inceleyecekler diye düşündü. Haklıydı da. Koca kafalılardan birisi kafasını tuttu, o esnada  beyninden elektrik dolandığını hissetti. Ve unuttuğu anılar bile canlanmaya başladı. Beyni bu kadar zorlanmaya dayanamıyordu. Beyin taraması gerçekleşiyordu ve bu işlem Seyfi Hoca’nın beynini neredeyse patlatacaktı. Baş ağrısı dayanılacak gibi değildi. Derken bileğinde bir serinlik hissetti. Gözünü açtığında hemşire damar yolundan bir ilaç veriyordu. 

     Beyefendi bu ilaç ağrınızı birazdan giderecektir. Geldiğinizde durumunuz oldukça kötüydü, iki defa kalbinizi çalıştırdık. Diğerleri de sizin gibi kötü durumdalar.  Mideniz yıkandı. Serum tüm zehri alacaktır. 

     Serum damla damla vucuduna girerken Halit hocaya kızıp duruyordu. Kim bilir mutfakları ne kadar pis ki zehirlendik.  Belki de paketinden yeni çıkardığı teflon tava zehirlemiştir. Hele bir iyileşeyim sorarım ona…

 Serum bitince rahatlayan Seyfi hoca koridora doğru baktı. Halit hocanın bütün akrabaları doluşmuştu. Seyfi hoca kimlik taşımadığı için ailesinden kimse yoktu. Yoksa karısı yine başının etini yerdi. Kendin iyi hissediyordu. Kıyafetlerini giydi. Şimdi hastane çalışanlarının bir sürü işi vardır daha fazla zahmet vermeyeyim diye düşündü. Halit hocaya üç beş lafı vardı ama akrabalarını üzmemek için diğer taraftan gitti. 

      Akıllanmıştı, bir daha adi, ucuz mal almayacaktı. Parasına kıyıp karısının dediği marka zımba çakma makinasını satın aldı. Eve doğru ilerlerken akşam ezanı okunmaya başladı. Çocuklar  üç beş kilo mantarı hala  bitirememişlerdi. Yerdeki poşetin önünde durdu. Düşündü, düşündü. Karısı da bu lezzetten mahrum kalmasın istedi. Tart dedi çocuğa, kalan mantarları da alıyorum. 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir